Tekrar merhaba, yoğun bir haftanın sonunda karşınızdayım. Sınavlardı, projelerdi, ödevlerdi diyerek sizi unutacağımı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuzJ
Bu hafta sizler için çerezlik bir liste hazırladım; denendi, sınav haftasında iyi gidiyor.
Çerezlik dediğime bakmayın; hepsi birbirinden keyifli.
90ların çocukları ve daha büyükler mutlaka hatırlayacaktır, sevimli cadı:
CHILLING ADVENTURES OF SABRINA
İlk versiyonu yıllar önce, ben daha küçük çocukken televizyonda oynuyordu. Şimdi Netflix’in yeni uyarlaması “Chilling Adventures of Sabrina” ile karşımızda. Biraz iki versiyonu karşılaştırmak gerekirse, Netflix’in uyarlama versiyonunda efektler çok kaliteli olmasıyla birlikte dizi biraz daha gerilim temasına geçmiş. Oysa ilk versiyon yani “Sabrina The Teenage Witch” oldukça komik bir gençlik dizisiydi. İlk versiyon 7 sezon 163 bölüm yayınlandı ve bölümler ortalama 22-23 dakika sürüyordu. Netflix bu konuda da değişikliğe giderek bölüm süresini 50-60 dakikaya çıkardı. Şu an hali hazırda 21 bölümü yayınlanan dizi 14 Aralık 2018’de son bölüm ile ilk sezonunu bitirip, 2019 ile birlikte ikinci sezona başlayacak.
Hangisini daha çok beğendin derseniz çok kararsız kalırım. İki versiyonun da verdiği tat bambaşka fakat Netflix versiyonunda Sabrina çok fazla duygusal olarak yük verilmiş, yabancı dildeki karşılığı “drama queen” ya da Türkçe karşılığıyla olayları büyütüp dram haline getiren kişilik diyebiliriz. Olay örgüsünde bazen durup, “ee bir tek bu kızın mı başına geliyor bunlar” dediğim oldu. Rahatsız edici bulduğum bir başka konu ise ana karakterin yani Sabrina’nın tüm dizideki baskınlığı. Eski versiyonda da, karşılaştırılamayacak olsa da Türk versiyonu olan Acemi Cadı’da da herkes sevimli cadımızın etrafında dönüyordu fakat Netflix uyarlamasında biraz abartıya kaçtığını düşünüyorum. En beğendiğim yanı ise gelişmiş efektler ve geçişleri; beni kendine öyle bağladı ki izlemeye bırakamadım.
IMDB:7,9/10
Ergenlik sorunları mı? Gelin mizahi yolla izleyelim:
BIG MOUTH
30’ar dakikalık bölümleriyle, ergenlikte yaşanılan sorunları komik bir dil ele alıyor.
İki sezon 30 bölüm yayınlanan dizide, tüm ergenlerin birer hormon canavarları var. Bu bence çok güzel bir somutlama olmuş, ergenlik dönemi boyunca bazen gerçekten içimizde bizi yöneten bir canavar varmış gibi davranıyoruz. Diğer güzel bir yanı ise yaşanılan problem ya da bilinmezlere yönelik eğitici yanının olması. Ana tema genellikle cinsellik eğitimi üzerinde ama ele alınış şekli sayesinde kitleye gayet iyi ulaşıyor.
IMDB: 8,1
Ergenlik acılarımızı unutup yaşlılığımızı düşünme vakti :
GRACE AND FRANKIE
Her şey iki yaşlı çiftin ayrılmasıyla başlıyor. Kulağa hiç heyecanlı ya da komik gelmiyor değil mi? Ama ayrılan çiftlerin erkeklerinin yirmi yıldır iş arkadaşı ve sevgili olduklarından bahsetsem? Grace tam bir patroniçe ve hanımefendiyken, Frankie ise oldukça rahat ve hippi. Yaşadıkları aldatmadan sonra, ikisi birlikte yaşamaya başlıyor. İşler ilk başta çok çile verici de olsa her şeyi zamanla yerine oturtup; eski kocalarının gay ve birlikte olduklarına da birlikte yaşamaya da alışıyorlar. Yaşlandığını kabul etmeyen güzel hanımefendi Grace, hayatında yeni keşiflere başlarken, Frankie ile birlikte yaşlı kadınlara yönelik bir alet geliştiriyorlar. Aletin ne olduğunu tahmin edersiniz, edemeyenler de diziye başlayıp görsün diyelim J
Kısa zamanda iyi satış yapıyorlar ve bu vesile ile hayatlarındaki boşlukları dolduruyorlar. Duygusal yükselişlerin yoğun olduğu ve aynı zamanda çenenizin gülmek ağrıyacağı bir dizi.
Şu an toplamda dört sezonu ve 65 bölümü var. 2019’da yeni sezonunun yayınlanması bekleniyor. Ben de tabi ki heyecanlı bir bekleyiş içindeyim. Diziyi her izlediğimde aklıma gelen şu: hayatı, aşkı, dostluğu yaşamak için hiçbir zaman geç değil.
IMDB:8,3/10
Sınav haftaları malum, durup da “abi hayatımı böyle yaşamak zorunda mıyım?” diyorsunuzdur. Ee hayatınız derken, bu evrenden sıkılınca paralel evrenlerdeki ikizimizle yer değiştirebiliyor muyuz? Merak ettiyseniz, cevabı:
FRINGE
Muhteşem bir bilim-kurgu dizisi, aslında bir bakıma Black Mirror’a da benziyor. İleri teknoloji ve bilimle keşfedilen paralel bir evrenin olduğunu ve bu evrende bize çok fazla benzeyen ikizlerimiz olduğu şeklinde kurgulanmış bir dizi. Çeşitli olaylar nedeniyle bu iki evrenin enerji dengesi bozulmuş ve bir evren diğerini yok edip, var olmaya devam edecek. Bu çatışma sırasında her iki evrende de oldukça garip olaylar yaşanıyor ve FBI Fringe bölümü bu olayların incelenmesiyle sorumlu. Güzel ajan Olivia kendi evrenini kurtarmak için sonuna kadar mücadele ediyor, fakat hangi evren var olmaya devam edecek? Ajan Olivia Dunham’ın kendi evrenini kurtarmaya gücü yetecek mi?
İçeriğiyle ilgi ipuçlarım bu kadar, biraz da teknik bilgilerinden bahsedeyim. Ben ileri teknoloji ve bilimsel bir diziden anca bu kadar tatmin olabilirim diyorum. Ses görüntü efektlerini çok beğeniyorum. O kadar gerçekçi geliyor ki bazı sahnelerde ürperdim. Bölümler yaklaşık 45-50 dakika. Beş sezon yüz bölüm ile dizi 2013 yılında final verdi. Ana karakterdeki Olivia Dunham’a hayat veren Anna Torv şuan bir Netflix dizisi olan Mindhunter’da Wendy Carr’ı canlandırıyor. Mindhunter’ı henüz tamamlayamasam da izlediğimden anladığım kadarıyla yine Fringe’dekine benzer bir rolü var. Anna Torv’ye güçlü ve zeki kadın rolleri çok yakışıyor, oyunculuğunu tüm hünerleriyle gözlerimizin önüne seriyor. Mindhunter listemde, önümüzdeki haftalarda bahsedeceğim J
IMDB:8,4/10
Godfather sevenler, bu önerim sizin için.
Hala duymamış ve izlememiş olanlar varsa, bu listenin ağır abisi:
THE SOPRANOS
Soprano ailesi Amerika’ya yerleşmiş İtalyan kökenli bir mafyadır. The Godfather filminin dizi versiyonu olarak düşünebilirsiniz. Dizi listelerinin klasiklerindendir. 2000- 2007 yılları arasında altı sezon 86 bölüm olarak yayınlandı. Her bir bölüm 50-55 dakika. Dizi oldukça garip başlıyor, başrol Tony Soprano evinin havuzuna yuva yapan, yavrulayan kazların uçup gitmesiyle panik atak krizi geçiriyor ve bilincini kısa süreliğine kaybediyor. Doktor tavsiyesiyle psikiyatrik tedavi almaya başlıyor. Dışarıda adam öldüren, döven, haraç alan mafya babası zaman içinde terapi odasına girince pamuk kalpli bir adama dönüşüyor. Dizinin akışı boyunca Tony’nin çocukken yaşadığı travmalara şahitlik ediyoruz. Dizide kimi yerlerde kalıplaşmış algılar dikkat çekiyor. Örneğin, Tony’nin psikiyatriye gidiyor oluşu onun zayıf olduğu yeterince sert olamadığına getirmeye çalışıyor diğer mafya üyeleri, halbuki Tony terapiyle beraber çevresinde olup bitenlere daha iyi anlam vermeye başlıyor. İkinci bir örnek, Tony’nin amcasının bir kadına cinsel haz verici harekette bulunmasıyla ilgili yaptıkları küçümseyici ve alaycı davranışlar, Türkçesi tam olarak “Racona sığar mı baba?”. Her bölümünde heyecanlı olay akışları izlediğimiz dizi tam bir mafya dramı. Çeteler arası anlaşmazlıklar, aile içinde sorunlar ya da kişisel sorunlar ele alınıyor. Senarist, her bir karakteri çok iyi analiz etmiş ve her birinin başlangıç, gelişim ve düşüş öyküleri pür dikkat işlenmiş. Final bölümü de oldukça gerici ve garip olmuş; yalnızca Amerika’da 11,9 Milyon seyirciye ulaşmış bir bölüm. Aklınızda canlandırmak için şunu da ekleyeyim, en çok izlenen Game of Thrones bölümü 16 milyon seyirciye ulaşabilmişti. Jenerik müziğinden tutun da olay örgüsüne oyuncuların kalitesine, bayıldığım bir dizi. Tüm oyuncular gerçekten İtalya kökenli. Dizinin jenerik müziği Leonard Cohen’e ait “Woke up this morning “ adlı parça, merak eden olursa J 2000 yılında diziyi kınayan bir bildiri yayınlandı , neden olduğunu tahmin edersiniz ama ben yine söyleyeyim, İtalyan-Amerikan halk hakkında negatif bir profil oluşturduğu için. Dizi akışında çok fazla küfür duyuyoruz ama zaten halkın içine girdiğimizde oldukça yaşadığımız bir durum bu konu hakkında negatif bir yorum yapmayacağım o yüzden. Dizinin finalinden altı yıl sonra 2013’te James Gandolfini’nin- yani dizinin Tony’sinin- kalp krizi sonucu kaybı ile Sopranos ailesi oyuncuları ve izleyicisi derin bir yasa büründü, vefat ettiğinde 51 yaşında olan James, Tony Sopranos karakteriyle bütünleşmiş bir haldeydi. Birçok önemli yapıtta önemli karakterlere hayat verse de izleyicisi tarafından hep Tony Sopranos olarak hatırlanacak.
IMDB: 9,2/10
